Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eski Bir Aşk Hikayesi - An Old Love Story

        Nereden başlasam bilemedim. Anılarım capcanlı zihnimde yer etmişken şimdi öyle heyecanlıyım ki allak bullak oldu kafam. Doğru daha tanışalı iki gün oldu seninle, bunca şeyi anlatmamı garip karşılıyorsundur muhakkak. Biliyor musun Aslı’cığım annen yaşında bir kadınım belki ama hayat doluyum. Hala o eski günlerimdeki gibi kanım delicesine akıyor damarlarımda. Ankara’yı bırakıp da neden geldin buralara demeni yadırgamıyorum. Sadece Ankara’yı değil eşimi ve çocuklarımı da arkada bıraktım ben. Yok yok lafın gelişi değil gerçekten bıraktım eşimi, çocuklarımsa büyüdü bana ihtiyaçları yok neyse ki. Sakın üzülme, verdiğim karardan oldukça memnunum ben. Kocamı hiç sevmedim ki, hem de hiç bir zaman. Haklısın neden evlendim o halde? Neden şimdi kalkıp bunu 26 yıllık eşinin arkasından söylüyorsun fütursuzca değil mi? Düşünmedim mi sanıyorsun, kalpsiz biri miyim sence ben? Sevmedim ama ona elimden gelen saygıyı gösterdim ve bazı zamanlar sever gibi bile oldum. Sonra iki kızımız oldu;

Yarım kalan şiirimdin

Yarım kalan şiirimdin     sararmış kağıtlarda gamlı Bir ayağı kırılmış oturağım     ışık almayan penceremdin Bir olmamışlıktın sen     yutkunamadığım bir yumruydun gırtlağımda Sessiz nağmelerden haykıran    güldürmeyen bir komediydin Yarım kalmış yanım     adamlığımın son taşıydın Gülümsememdeki hüznümdeydin       sebepsiz delirmelerimde bir inme Çözemediğim bir bilinmezdin sen    bilinmezliğin içinde benden silinmez... Aşk Şiirleri:  Kalp Ağrısı ,   Sevgi mi ,   Sevda düştü yüreğime ,   Sevmek var ,    Sen sus ben konuşayım ,   Her yer sen ,   Bilmiyorum ,   Diyemedim ,   Arama Beni ,  Yazmak Seni , Bir şey Kalmalı Senden , Sensiz Ben

Düşün bir kere

Düşün bir kere Yağmurun sesini ve ardından bıraktığı ahengi Toprak kokusunun ıslaklığını Hayatın yeniden canlanışını Mesela çiçeklerin sana yaprak yaprak göz kırpışını Hayvancıkların cins cins ortaya çıkışını Ve pencerenden bakarken bunlara Düşün ki sen başka bir diyardasın Hiç bakmadığın gibi bakıyorsun Görmediğin bir resme dalıyorsun Nasıl yaşamışsın her şeyden bihaber Düşün ki ölmüşsün sonra doğmuşsun Hayat bir tutam nefes sunuyor sana Ciğerlerin yanıyor ağlıyorsun Gözlerinde renkler birbirine girmiş Seçmeye çalışıyorsun şu garip dünyayı Tuhaf bir serüvendir olabildiğine kısa Ve müthiş bir döngüdür işler durur Düşün ki sen tek değilsin Son da olmayacaksın bu gidişle Canlı cansız tüm alem akıyor Sen bir kayıktasın yüzüyorsun Gidiyorsun öyle bir gidişle ardına bakmadan Zaman geçerken yavaş geçmişken hızlı ya Önünde yıllar ardında günler kalmış Elinde mi dümen yoksa sürükleniyor musun Farkında mısın yoksa derin bir uykuda

Hisliyim

Bir üzülmektir alır beni Nedendir bilmem havadan mı sudan mı Şehrin sarsıcı cıvıltısından mı Denizde balıklar gökte martılar Karşı kıyıda bir sürü insancıklar dolaşır Sonra ufukta dağlar vardır Başı dumanlı karla kaplı dağlar Ağaçlarda kuşlar cıvıl cıvıl Kediler köpekler hususi yerlerinde Parklarda çocuklar koşuşturur Sesleri ta iki sokak öteden duyulur Derken bir yağmur çiler pıt pıt Beni bir üzülmek hali alır tekrar Nedendir bilmem yağmurdan mı çamurdan mı İnsanlar koşuşturur bir o yana bir bu yana Sokaklar yıkanır caddeler tertemiz Ne kadar canlı varsa kaybolur Bir ben kalırım yalnız başıma Sırılsıklam yağmur altında yürümek bir başka Başkadır elbet bilen bilir Peki ya nedir bu hal Bu kederli sessizlik ardından içe kapanış Ne önemi var yağmur yağıyor Dünya dönüyor hayat sürüyor Sevmek varsa üzülmek de var Yaşamak varsa ölmek de var Hisliyim halliyim ya gerisinin ne önemi var...  Benzer Şiirler:  Mehmetim ,   Derdin mi var ,  Yaşamalı ,  Gitmem mi ger

Osman abi

Ne yazıyorsun kardeşim Çek arabanı sana gelmez buralar Bak Osman abi kızar karışmam ona göre Sen bilmezsin buralar başkaydı Her şey başka Osman abi gibi Havamız, suyumuz vardı cebimizde meteliğimiz Harcanmaz dostluklarımız bir de Havası da suyu gibi taşı da toprağı gibi Adamı da kadını gibi bozuldu gitti kardeşim Anlıyor musun Osman abinin neyi varsa bitti gitti Ah Osman abiyi bir tanısan Bir görsen o neşeli zamanlarını Bizim Osman abi kaya gibidir Yıkılmaz bileği bükülmez Namerde boyun eğmez Gel gör ki zaman değişti Osman abi değişmedi de zaman değişti kardeşim zaman Haysiyetsizi namussuzu nam saldı Osman abiye yol verdi bu sokaklar Çöktü bizimki bu kadarına Böyle yalana dolana Böyle ne bileyim biçimsizine işte Sana gelmez dedim ya Çek arabanı kaybol Buralar bildiğin gibi değil artık Biz de Osman abi de değiliz o eskisi gibi Osman abimiz gibi tükendik biz de Bir yalana kapıldık  ve ardından gelen rüzgara Kapıldık gittik yolumuzu kaybettik...  Benzer Ş

Aklımdasın

Bir  şey kalmalı ardında Senden düşen ufak da olsa bir parça Adın gibi aklımdasın gündüz gece Dünya dünya kovalarım neredesin Perde perde aralarım hani bülbül sesin Bir ihtimal dökülse ağaçlar yaprak yaprak, Yıkılsa binalar ardı sıra gürültülü Denizler çekilse gök kapansa Ve en kötüsü de sen silinsen her şeyden Olur mu ki bu yerler bana konak Olur mu ki bana mutlu yaşamak Yok yok bir  şey kalmalı ardında Senden düşen ufak da olsa bir parça Adın gibi aklımdasın gündüz gece Yokluğun pençesinde kavrulur yüreğim Rüzgar bulutlarla bir dağıtır sevmeleri Sinsi bir yılan gibi bu keder Soktu sokacak hani neredesin Belki bir fotoğraf karesindesin gülüyorsun Sanki benle sanki bensiz bir neşe Belki mektubunda sesleniyorsun bir yerlerden Sanki benle sanki bensiz bir hüzün Yok yok bir  şey kalmalı ardında Senden düşen ufak da olsa bir parça Adın gibi aklımdasın gündüz gece Saçların dalgalı denizler gibiydi hırçın Gözlerin derinlemesine deryaydı fakat küçücük B

Sensiz Ben

Sen yokken yıldızlar kaydı bir sürü Dilekler tuttum umut tohumları ektim Kaç güneş doğdu üstüme bilmesem de sayısını Batışının güzelliğini izledim her şeye rağmen penceremden Mevsimler değişti öyle ya zaman hiç durmuyor Bir kış geldi ki hepsinden beterdi Hasretinin buruk acısı sağ olsun hiç üşütmedi Bazı bazı kuşlar kondu önüme Uzansam dokunacağım fakat koktum Onlar da ben den uzaklaşırlar diye korktum Sen yokken günlerce yürüdüm yalnız başıma Ayaklarım ağrıyana kadar meçhule doğru Seven çiftlerin mutlulukları gezerdi sokaklarda Bakamadım seni hatırlatır diye bakamadım Karanlık bir sokağa saptım sonra Kimsenin cesaret edemediği yerlerden geçtim Cesaretimden değil kaybolmak istediğimden Soğuk bir rüzgar fısıldadı kulağıma Nereye gidiyorsun bensiz diyordu sanki Yalnız değildim biliyordum ve yürüyordum Sen yokken uyudum uyandım gezdim dolaştım Günler hep birbirinin aynıydı herkes aynı hayat aynı Hep bir şey bekledim öylesine bir şey Duru bir yalnızlık gibiyd

Modern Çağın Kavalı: Televizyon

   Her ne kadar internet dört bir yandan dünyayı sarıp sarmalasa da televizyonun doğuşundan beri süregelen gücünü de hafife almamak gerek. Dünyayı evimizin içine kadar sokmuş bu sihirli kutu hayatımızın vazgeçilmez bir parçası oldu artık. Yirmi dört saat yapılan yayınları sıkılmadan izliyoruz. Öyle ki görüntü hipnozuyla zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamıyoruz. Bir çeşit sarhoşluk da diyebiliriz buna. Eğlence çağının en önemli argümanı olan televizyonla yatıp televizyonla kalkıyoruz çünkü.  Misafirliğe gittiğiniz her evde mutlaka televizyonun açık olduğunu görürsünüz ya da gecenin olmadık saatlerinde karanlık sokakları, evlerin pencere camlarından sızan televizyonların ışıklarının aydınlattığına şahit olursunuz. Her şeyimizle televizyona endeksliyiz sanki, onsuz yapamayacağız, kapalı olmasına katlanamayacağız.   Oturduğumuz yerden toplumun tüm gizleri, yasakları gözlerimizin önüne seriliyor. Kameraların fütursuzca mahremiyet dinlemeden özel yaşamları alt üst ettiği gerçe

Uçurum İnsanları (Koyun Felsefesinin Devamıdır)

Kalabalıklar git gide çoğalıyor, bildiğimiz anlamda insanların örgütlenmesi değil bu, bilinçsiz bir örgütlenme aksine. Jack London , ‘Uçurum İnsanları’ndan bahsediyor, toplumun dışına itilmiş, ezilmiş, göz ardı edilmiş koskoca insan kalabalıklarından. Sınıfsal çatışmaların keskinleştiği ve kapital düzenin insanları savurup geçtiği dönemleri anlamak adına Uçurum İnsanları önemli bir eserdir. Fakat modern dünyamızda bu ‘Uçurum İnsanları’nın farklı bir şekilde evrildiğini de gözden kaçırmamak gerek. Evet şimdinin Uçurum İnsanları sefaletlerine alışmış ve bundan kesinlikle kurtulmak istemiyor. Büyüyen bir tehlike olarak görülmesi gereken bu grup kontrol altına alınıp kullanılabilecek bir argümana dönüştürülüyor.   Burada Dostoyevski ’nin bilinen köpek deneyinden bahsedeceğim. Yazarın hapishane günlükleri niteliğinde olan ‘Ölüler Evinden Anılar’ kitabında hapishanedeki bir köpekle ilgili gözlemi insanlarına olan bakış açısını tamamen değiştirmiştir. Bu köpeği takibe alan Dostoyevski h