Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tuhaf Bir Hikaye (A Strange Story)

   Otur oğlum Mehmet otur, otur da sana bir hikaye anlatayım. Sen bilmezsin geldiğimiz zamanları. Ge çmişten koptuk geldik biz evladım. Ağrı'nın ufacık köyünden cümbür cemaat göçtük Manisa'ya. Hayat köyde zor,  şehirde daha da zor Mehmet. Kaç yıl oldu geleli bak aklımdan çıkmış bile. Dur yahu sana hikaye anlatacaktım kaçırdım konuyu. Bakma evladım bunadık artık. Bundan otuz yıl ö ncesiydi, b izim komşu köyde senin gibi bir delikanlı vardı fakat kimi kimsesi yoktu garibimin. Neydi adı yahu hah Kadir, Kadir!   Senin gibi dediysem de gençlik icabından söyledim yoksa Kadir, zayıf çelimsiz çocuğun biriydi. Annesi genç yaşta vefat edince dört kardeşiyle beraber ortada kaldılar. Babaları mı babaları var da adam felç   geçirmiş zamanında , yatalaktı anlayacağın. Ağrı'nın havası serttir Mehmet, insanı da öyle. Kadir kardeşleriyle kimseden yardım görmeden geçinip gidiyordu o zamanlar . Eh köyde ekmek kalmayınca onlar da göç t ü ler bu tarafa. Duyduğuma göre Aydın

Kaldırım Taşları

Kaldırım taşları soğuk Alemin kiri üstünde Dile gelmiş gölgedir Zindan karanlığı gecede Elinde keskin bıçak Deler geçer geceyi Kan akar oluk oluk Nice masum can verir Yahu insan mısın canavar mı? Yoksa bu bir hayal mi? Üstünde gezinen biz miyiz? Yoksa meçhule süren o mu? Bu değil gezindiğim kaldırım Değişmiş pek de bozulmuş Katil, düzenbaz, ahlaksız Hepsi birden o olmuş Tablo vahim anlaşıldı Bu işin sonu karanlık İntikam vakti bu gece Kaldırım taşları üzerime yürüyor.

Seviyorum seni

Koyun Felsefesi ve İlginç Bir Haber

  Daha iki gün önce koyun felsefesi nden bahsediyordum. Gerçi uzun zamandır aklımı kurcalayan bir mesele olmasına rağmen şimdi şimdi yazmak geldi içimden. Derken garip bir şey oldu. Dün haberlere göz gezdiriyorum. Gündemde o kadar çok haber var ki hangi birinden başlayacağınızı bilmeden hepsini karıştırır hiçbirini de okumazsınız değil mi? Ben de bu halet-i ruhiye ile okumadan geçiyorum derken bir haber başlığı dikkatimi çekiyor;" 500 koyun peş peşe intihar etti."   Arka arkaya intihar eden koyunların olayı bayağı ilginç. Sürünün önündeki koyunlardan biri karşı yamaca geçerken atlıyor ve düşüyor. Sonra diğer koyunlar da arkasından bu düşüşe koşarak katılıyorlar. Koyunların sürü halinde yaşadıklarını pekala biliyoruz. Sürü demek aynı yönde öndekini takip ederek yaşamak ve bu olaydaki gibi sonuna kadar gitmek olsa gerek. Konu hakkında bilgili kişiler en büyük sürü başının çoban olduğunu söylüyorlar. Sürü ile çoban iletişim halinde olmalı ki çoban, sürüyü  senkronize halde

Sen gittin gideli-7

Son gemi kalkıyor limandan Eller sallanıyor eller düşüyor havadan Coştukça coşuyor deniz Yıktıkça yıkıyor gök  Son gemi battı batıyor  Çığlıklar ve tufan iç içe  Ben ağlıyorum manzara çok acı  Sağım solum boş yalnızım Ayrılığın başka kapısı aralandı  Gördüm bu filmi çok izledim ben Sessizce gittin tufan getirdin Beni ne hallere koydun ağlıyorum  Ah ulan rüzgar al götür beni de Al götür bilmediğim bir yere Seni düşünmek öyle beter öyle beter Tufanlara karışıp kaybolmak istiyorum Haniydi giderken denizleri adımlıyordun Su üstünde dans eder gibi aheste Beni öldürürcesine yavaş yavaş  Kuşları da götürdün beraberinde Martısız denizi de gördüm Aysız ve güneşsiz olanını da sayende Gittiğinle kalmadın öyle Sen beni ateşlere attın Deryalarda boğdun ve öylece bıraktın Kara çaldı senden sonrası  Simsiyah yer gök simsiyah deniz Gölgeler var belli belirsiz Anıların var hatıran var her yerde Her yer bana küsmüş renksiz mi renksiz Hatıran yeter demek istiyorum yi

Yazmak

En son ne zaman kalemi elinize aldınız ve bir şeyler karaladınız? Bir masanın başında en son ne zaman yazmayı düşünürken yalnız başınıza bir odada, önünüzdeki sarıya çalmış sayfalara bakındınız? Yanınızdaki pencerenizden hayat akıp gidiyorken siz sadece, öylesine boş gözlerle en son ne zaman seyrettiniz bu dünyayı? Kaleminiz hala elinizde ne zaman uyuyakaldınız ağır yorgunluğun pençesinde? Ben demiyorum kuşlar konuşuyor bahçenizdeki ağaçlardan, en son ne zaman diyorlar, en son ne zaman bize kulak kesildiniz? Ağaçlar bir yeşerir bir solarken, güneş bir batar bir doğarken ne zaman çektiniz ciğerlerinize tertemiz havayı dolu dolu ve yaşıyorum ulan yaşıyorum dediniz? Yazmak yaşamaya mukabil, en son ne zaman yazdıkça yazdınız ve yazdıkça yaşadınız işte bu anı her haliyle? Bir ulak saldım geçmişe ve hele ki geleceğe, bağırıyorum mürekkepten harflerin o esrarengiz gücüyle, en son ne zaman diyebildiğiniz bunu? Çocukken koşuşturduğunuz sokaklarda yürürken ağır ağır ve hatıralarla dol

Koyun Felsefesini Anlamak

  Kafamı allak bullak eden ve anlamaya çalıştım sorulardan biri de birçok insan gibi neden körlemesine yaşıyoruz sorusuydu. Evet neden böyleyiz? Körü körüne saplantılarımız nasıl ve ne şekilde oluşuyor? Kitlesel hareketlerin yaşandığı bir çağda yaşadığımıza göre aslında sorduğum soru çok da anormal değil. İnsanlarımızın anlamlandıramadığımız şekilde hiç sorgulamadan, doğru ya da yanlış demeden kalabalıklar halinde bir yöne doğru ilerlemesi halbuki sonumuzu getirecek bir felaket değil mi?   Bireyselcilik yavaş yavaş  kitlelerin arasında kayboluyor. İnsanlar  grupların etkisi altında davranışlarını şekillendiriyor artık. Bu konuda yapılan deneyleri duymuşsunuzdur. Bir gerçek denek dışında diğerlerinin sahte deneklerden oluştuğu deneylerde grupsal hareketin ne derece önemli olduğu defalarca kez ortaya konmuştur. Bu konuda ciddi çalışmalar yapan bilim adamlarından biri olan Muzafer Sherif , grubun birey üzerindeki etkisini araştırdığı deneylerinde bireyin,  grubun fikrine doğru olduğu

Kalp ağrısı

Aşk Şiirleri:    Yazmak Seni ,   Sevgi mi ,   Sevda düştü yüreğime ,   Sevmek var ,    Sen sus ben konuşayım ,   Her yer sen ,   Bilmiyorum ,   Diyemedim ,   Arama Beni

Sen Gittin Gideli-6

Parmaklıklar ardında kaldı bir yarım Gidişinle hapsoldu yaşayan yanım Duvarlar var üstünde bir ton demir Kesiliyor gövdem yanıyor canım  Gökyüzü ne kadar küçücük buradan Ne kadar muntazam işliyor zaman Bir bardak düşüyor kayıtsızca yerinden Kristal gibi dağılıyorum kristal gibi an be an Tersyüz oldu dünyam ne yaptın bana Neden gittin neden bıraktın beni bir başıma  Bir hatıran daha yağmur yiyor Sırılsıklam üşüyorum acımdan bir daha Yağmurda bir çocuk gördüm öylece ortada Göğüslüyor dünyayı küçücük omuzlarında  Bana baktı gülümsedi beni çağırdı  Çocukluğum büyümemiş suskun saflığım Kaybolup gitti seninle işte tam orada Hatıran yeter demek istiyorum  Ve ağlamak istiyorum için için Ve kalbimi yerinden sökercesine Yeter demek istiyorum yeter  Lakin dilim varmıyor  Sen gittin gideli yağmur durmuyor... Sen gittin gideli-5

Kendimle Konuşmak

Kendimle konuştuğum anlardan biri daha. Sesimin bende bıraktığı etki tuhaf gerçekten. Ama alıştım ben bu duruma, düşüncelerimi seslendire seslendire. En sevdiğim anlardan biri olmasa da en çok yaptığım şeylerden biridir bu aktivitem. İç dünyamda bir  oda düzeni kuruyorum, duvarları tamamen kitaplıktan oluşan bir yer burası. Kitapların okuna okuna yıpramış, eskimiş kokusunu sevdiğimden böyle bir yer seçiyorum tabii ki kendime.  Odam ahşap olmakla birlikte bir de penceresi var, buradan çok ama çok uzaklara bakıyorum. Manzaranın detayından ziyade beni başka yere götürmesi asıl cezbedici yanı ufak penceremin. Avangart iki koltuğum var yanında sehpam, sehpanın üstünde de çayım ve kitabım duruyor. Koltuğuma otururmuşken kendimi görüyorum karşımda, uzun bir müddet inceliyoruz birbirimizi. Gözler ile inceleme faslı bittikten sonra çok uzun bir muhabbete dalıyoruz, her konuda konuşuyoruz neredeyse. İnsanın kendine içinden bakması ve onunla konuşması tuhaf bir şey gerçekten. Bu yüzden deli

Sen gittin gideli-5

Düştüm ayağımı sürçtüm incindim Düştüm yerdeyim boylu boyunca Bırakma beni bu yerde korkuyorum Katlanamıyorum yalnızlığa koma bir başıma Gittin yine gittin inadına Bakma ben ağlamıyorum dışımdan Bulutlar ağlıyor benim yerime ikimizin yerine Gitmeseydin ne olurdu katlanamıyorum yokluğuna Bir düş gördüm yüzüme yağmur damlarken Olur mu ki diyeceksin oluyormuş Geri dönmüştün her nasılsa seher vakti Yolunu gözlerken ben tir tir titriyordum heyecandan Her nasılsa geçip gittin bana bakmadan Ve düşürdün beni yine düştüm yere kapaklandım Ve yine gidişini seyretmemek için ardından Ve yine kalmamak için yalnız başıma  Ve katlanamayacağım için bu kadarına  Koştum ardından ve sımsıkı sardım seni sardım tüm gücümle Koyma beni bu yerlerde dayanamam dedim durdum Sayıkladım acımdan sayıkladım durdum  Yağmur uyuttuğu gibi uyandırıyor insanı uykusundan Uyanmak istemiyorum çünkü sen yoksun Ne kaldı peki senden belki üç beş hatıra o kadar Hatıran yeter demek istiyorum  Düşler

Hayat Bir Oyun Mehmet-1

Şu lanet olası sesler! Geldiler kafamın içine doluştular yine. Baş ağrım da gelirse halim yaman. Ne güzel de uzun zamandır kimsenin sesini duymuyordum. Kafamın içindeki o uğursuz sesler ne zamandır yoktular. Neresi şimdi burası? Nereden geliyor bu sesler? Kamil abi bu yahu, Kamil abinin ta kendisi. Nereden çıkıp da geldin be adam yerleştin  zihnimin en kuytu köşesine. ( Kafamdaki konuşmalar başlar)   Kamil: Ee Mehmet kaçmak istesen de kaçamazsın artık benden. Sürekli hakkımda ileri geri konuşup durdur,  bıkmadan usanmadan yargıladın beni. Neden böyleyim hiç düşünmeden yerin dibine soktun. Hem sen kimsin ki beni eleştiriyorsun yahu? Şişko deyip ne geçiyor eline çok mu komik yani. Bir gün sende yağ bağlamayacak mısın? Belki de yerinden kalkamayacak hale geleceksin, bir lazımlıkla izbe bir odada hayatının sonuna kadar yaşayacaksın. O zaman ne olacak bir düşün bakalım.   Ben: Tamam canım çok abartıyorum farkındayım, eleştirilerimde ipin ucunu kaçırdığım oluyor. Özellikle bir